Kurum Kültürüne Uygun İşe Alım

Öğrenme Çevikliğine Sahip Takımlar Oluşturmak yazımda sizleri kültür üzerine bir soru ile başbaşa bıraktım.
“Bu kültürü şirket içinde oluşturmak için zaman ve para harcayacağıma bu alanda yetenekli bireyler seçerim” derseniz… 🙂 Yanılırsınız…
Sebebini düşündünüz mü?
Gelin bir de People & Culture Corner perspektifinden bakalım..
Margaret Heffernan, “Why it’s time to forget the pecking order at work” TED konuşmasına kısa bir anekdot ile başlıyor. Purdue Üniversitesi’nde evrimsel biyolog olan Dr. William Muir, 1990’larda tavukları neyin daha üretken yapacağını öğrenmek amacıyla bir deney tasarlıyor. Deneyin dizaynına göre, Muir iki grup tavuk oluşturuyor. Gruplardan biri ortalama özelliklere sahip bir sürü. Altı kuşak boyunca sürüyü kendi hâline bırakarak gözlemliyor. Diğer tarafta ise en üretken tavuklardan oluşan ikinci bir grup oluşturuyor. Her yeni kuşakta üremenin devamı için sadece en üretken olanları seçiyor.
Altı kuşak geçtikten sonra ulaşılan sonuçlar şöyle:
Ortalama özelliklere sahip tavuklardan oluşan ilk gruptaki tavukların hepsi iyi durumda ve yumurta üretimi çarpıcı biçimde artıyor. İkinci grupta ise üçü dışında tavukların hepsi ölüyor. Sonradan anlaşılıyor ki hayatta kalanlar diğerlerini gaga darbeleriyle öldürmüşler. Tek tek üretken olan tavuklardan oluşan bu ikinci grupta hayatta kalanlar; diğerlerinin üretkenliğini bastırarak başarıya ulaşmışlar.
Dr. William Muirbu çalışmasını The Super-Chicken Model olarak hayata geçiriyor.
Margaret Hefferman konuşmasına şu şekilde devam ediyor. “Çalışma hayatımıza baktığımızda ise şirketler sürekli bir süper çalışan arayışı içinde. İşe alım sürecinden başlayarak seçilen adayların bireysel başarıları ve performansları değerlendirilerek seçim yapılıyor. Peki bu seçimler ekibin perfermansını, üretkenliğini nasıl etkiliyor? Seçtiğimiz çalışanlar iyi bir ekip oluyor mu, bunu düşünüyor muyuz?”
Üretken ve gerçek takımlar oluşturmak için yardım etmeye ve almaya açık bireylere ihtiyacımız var. Bireysel performansını göstermekten çok ekibin performansını öncelik veren çalışanlara ihtiyacımız var. Bireysel performansını öne çıkarmaya çalışan yıldız çalışanlar şirkete yarardan çok zarar getirebilir.
Bu noktada çözümümüz gittikçe netleştiyor:
Kurum Kültürüne Uygun İşe Alım.
Kurum kültürü tam olarak somut olmayabilir ama davranışlarda, ilişkilerde ve iletişimde kendini gösterir, görünür ve hatta bunu duyabilirsiniz.
Sağlıklı ve sürdürülebilir bir kurum kültürü, çalışanların her iş gününe motivasyonla, merakla ve gülümsemeyle gelmelerini sağlar. Ve hatta gerektiğinde, fazladan çaba gösterilmesi gereken bir ortamda çalışanı motive eden de budur. Kurum Kültürü inşasının piramidini hatırlayalım. Misyonuna ve vizyonuna aidiyet duyduğumuz bir kurum kültürünün gelişimi için her türlü fikir üretmeye açık oluruz.
Bi düşünelim;
- Ekip arkadaşlarınız ile iletişim yolunuz nasıl? Samimi mi? Yoksa aşağılayan bir mizah mı var aranızda? Kendinizi güvende hissederek her paylaşımı yapabiliyor musunuz? Sizce geri bildirime açık şiddetsiz bir iletişim kanalınız var mı?
- Ya ekip toplantılarınız? Herkesin sesini eşit olarak duyuyor musunuz? Soru soruyarlar mı? Görüşlerini sunabiliyorlar mı? Bir endişeyi veya problemi dile getirme konusunda rahatlar mı?
- Peki ya müşterileriniz? Onlarla nasıl iletişimleriniz var? Sizin için ne düşünüyorlar?
İşte tüm bunlar ve daha ötesinde;
Kurum kültürü:
Çalışanların işlerini nasıl yaptıklarını, ne tür bir ortamı tercih ettiklerini, birbirleriyle nasıl iletişim kurduklarını ve neye değer verdiklerini belirleyen bireysel davranışların toplamıdır.
Peki kültürel uyum nedir?
Kültürel uyum ise aslında yukarıda cevap verdiğiniz sorulara benzer cevap verebilecek yetenekleri bir araya getirmektir. Yani Super-Chicken Model’de ortak amaçlara, değerlere ve kültüre sahip tavukların bir araya gelmesi. Ve daha üretken olması gibi.
İşte tam olarak kültürel uyumlu işe alım da burada bizleri karşılıyor: En iyi, en yetenekli, en üretken tavuğu değil kurum kültürünüze, ekip anlayışınıza en uygun tavuğu işe almak.
Bu söylediğim lütfen şöyle algılanmasın: E Alazko nerede kaldı çeşitlilik, eşitlik, kapsayıcılık falanlar filanlar? No, no, no that’s not the same!
Cinsiyete, yaşa, deneyime, ırka dayalı ayrımcılık yapmak ile sizlerle benzer değerlere sahip olmayan yetenekleri işe almamak aynı şey değil. Hatta bunu tam bu çerçeveden daha somut bir örnekle açıklayayım; kurum kültürüne DEI’yi entegre etmiş bir şirkette kapsayıcı ve eşitlikçi değerlere sahip olmayan bir çalışan düşünelim.
Bir incir çürükse tüm çuvalın çürümesine göz yumar mısınız? Çünkü toksik düşünceler tam olarak böyledir; hızla yayılır, bireyi içten çürütür ve bulunduğu ortamı etkisi altına alır.
Bu yüzden yazımı şu söz ile bitirmek istiyorum;
“Kültür için işe alım, beceri için eğitim.”
Bu konunun stratejilerini, iyi uygulamalarını merak ediyorsanız haftaya sizi aynı köşede bekliyor olacağım!
Sevgilerle,
Kaynakça:
- Muir, W. M. (2013). Genetics and the Behaviour of Chickens: Welfare and Productivity. In Genetics and the Behaviour of Domestic Animals. Vol. 2 (2nd ed.). pp. 1–30
- Heffernan, Margaret. “Forget the pecking order at work”. Ted.com. Ted Talks. Retrieved 26 November 2019